Güzellik ve hüzün el ele


İskandinav diyarlarının nadide seslerinden Ane Brun, 2020’yi kendi plak şirketi Balloon Ranger Recordings’ten çıkardığı iki yeni albümle tamamladı.

Ane Brun, hayat dediğimiz bu talihli ve talihsiz olaylar serisinin karşısına çıkardığı zorlu etaplardan, keskin virajlardan müziğine katkı sunacak sonuçlar almayı başarmakta gayet başarılı bir sanatçı. Seneler evvel lupus, yani kelebek hastalığı ile yüzleştiğinde, müzik büyüğü Peter Gabriel ile çıkacağı turneyi iptal etmek zorunda kaldığında sürecin sonunu güzel bir albümle getirmiş, o etabı atlatmıştı. Bağışıklık sistemiyle yakınen alakalı bu hastalığı geçiren Ane Brun için corona günleri de pek kolay geçmemiş, geçmiyor tahmin edeceğiniz üzere. Fakat o, bu günleri yeni şarkılarını son hallerine getirerek geçirmiş. 2020 senesini de iki yeni stüdyo albümünü arka arkaya piyasaya çıkararak tamamladı.





Güller şehri gibi bir sıfatı olan Norveç kenti Molde, Ane Brun’un doğum yeri. Ane Brunvoll da tam adı. 1976’dan beri bu diyarlarda kendisi. İlk albümünü kaydedeli 17, ülkesi Norveç’te bir numaraya kurulalı 15 sene oluyor. Mevsimler değişirken, büyüklere ninniler söylediği, kendi şarkıları kadar başkalarının şarkılarına kattığı tatlarla gönüller kazandığı günlerden bu yana da aşağı yukarı 12 sene. Ritmik jimnastik ile haşır neşir olduğu günlerden bu yana da...
O günlerden bu yana tam kaç sene geçti bilemiyor bu satırlar. Ama ritmik jimnastik yaptığı bilgisini buraya iliştirmek istedi. Konuyu Ane Brun’un zerafetine bağlamak gerekirse elimizde böyle bir veri olması amacıyla. Tahminen siz de bu zaman dilimlerinin birinden birinde Ane Brun adını ve sesini işittiniz. Zira bizde seviliyor kendisi. Ekşi sözlükte hakkında 20 sayfa olmazdı yoksa. Eğer bu bir canlı yayın olsaydı, ilk nerede nasıl Ane Brun dinlediğinizi hatırlıyorsanız lütfen bize yazın derdik. Şimdi de dedik varsayın, bir zihninizden, anılarlar arasından tarayın. Kısa bir mola verelim bunu yapmanız için.


Tamamsak, devam. 2010’larda kendi şarkılarını söyleyen sayısız kadınla tanıştık. Bir bakıma güce denge geldi desek yeridir herhalde. Pek de iyi oldu. Ane Brun’ü tam olarak bu 2010’lar sınıfına dahil etmek çok mümkün değil. Fakat neyi kastettiğimizi anladınız. Demin sene hesaplarıyla anlattığımız kariyerinin başlangıcında epey indie-folk diye tabir ettiğimiz müzikal dünyanın bir parçası gibiydi Brun. Akustik, folk kıstaslarında şarkılar söylüyordu.

Zamanla müziği serpildi. Vokalinde türlü açıya meyletti. Mesela, kelebek hastalığı ile yaşadığı o yoğun günlerin ürünü “When I’m Free”den “Shape Of A Heart”taki gibi Orta Doğu’dan bir şarkıcı gibi kullandığı da oldu sesini, minimal elektronika üstüne kırılgan mı kırılgan bir vokal tutturduğu da. Ki o kırılgan, usul usul vokali her daim güçlü özelliklerinden biri oldu. “When I’m Free”den bu yana, korkuyu yenmenin en büyük özgürlük olduğu şiarıyla hareket etti.

Ve geldik 2020’ye. Bu unutmak istediğimiz seneye. Ekim ayının sonunda yeni bir Ane Brun albümüyle karşılaştık, “After The Great Storm” adı altında. Kasım ayı sonunda bir tane daha ‘yeni bir Ane Brun albümü’ geldi. Bu defakinin adı da “How Beauty Holds The Hand Of Sorrow” oldu. Karantina günlerini üretken geçirmiş olmalı Ane Brun diye düşündük. Tam olarak öyle olmamış, ama evet bu günlerden beslenmeyi başarmış Norveç doğumlu İsveç ikametli Bayan Brun.
Yeni bir albüm için şarkılarını hazır edişi 2019’un henüz olacaklardan habersiz günlerine tekabül ediyor. Cebinde 16 şarkıyla kayda girmiş Brun. Elenecekler, istediği hale getiremedikleri derken o sayıyı düşüreceğini tahmin ederek. Fakat pandemiyle birlikte kendini Oslo’da yarı karantinada bulunca o şarkılara yenilere eklenmiş, netice itibarıyla da elinde bir dizi büyük tınlayacak şarkı, bir dizi de daha minik prodüksiyon dokunuşları gerektiren, daha şahsi şarkıyla bulmuş kendini.
Bunları iki albüme dağıtmış. Toplamda 90 dakika gibi bir süreyi bulan bu şarkıları, herbiriyle dinleyicisi alakadar olabilsin diye bir kerede değil de, bir ay arayla sunmak istemiş. Albümleri dinlemeye istediğiniz sıradan başlamak mümkün -tabii henüz dinlemediyseniz. Bela sene 2020'yi kulaklıklarını Ane Brun’un sesine emanet ederek kapatanlar da belki bu satırların hatırına birer kez daha döndürür bu iki albümü. 


Yorumlar

Popüler Yayınlar