Nick Mason'un 80. yaşını kutlarken...
Kapağında Pink Floyd adını gördüğümüz her albümde, davul setinin başındaki değişmez isim Nick Mason, 6 Haziran 2022 akşamı Volkswagen Arena’da grubu Nick Mason's Saucerful of Secrets ile bir konser vermişti. Bu söyleşi o konser öncesi Milliyet Sanat dergisi için yapıldı.
27 Ocak 2024 tarihinde 80 yaşına basıyor usta müzisyen.
Epey geniş kapsamlı bir turnedesiniz. Nisan’dan bu yana Avrupa’yı geziyorsunuz, sonbaharda da ABD’ye uzanacak turneniz. Nasıl gidiyor turne hayatı, böyle yoğun bir program?
Pink Floyd ile devasa konser alanlarında, stadyumlarda hatta suyun üzerinde konser verdikten sonra, kendi grubunuzla daha küçük ölçekli mekanlarda sahne alıyorsunuz. Kendi adınızı taşıyan bir grupla Pink Floyd’a kıyasla daha mütevazı konserlere çıkmak nasıl bir deneyim peki sizin için?
Nick Mason’s Saucerful of Secrets adı altında sahnede Pink Floyd’un çok spesifik bir zaman diliminden, hani tabiri caizse grubun temellerini atan albümlerden şarkılar çalıyorsunuz. Bu özellikle tercih ettiğiniz bir şey miydi?
Üstelik bazı şarkılar Pink Floyd olarak uzun yıllardır sahnede çalınmamış şarkılar. Tekrar onlara dönmek zorlayıcı bir deneyim mi? Yoksa bisiklete binmek gibi, ayağınız pedala değdiği an her şey kendiliğinden akıveriyor mu?
Pink Floyd’un ilk yılları, o ilk albümler, sanki favoriniz gibi geliyor kulağa. Peki öyle mi?
Bir de ‘zaman makinesi’ etkisi söz konusu bu şarkılar çalındığında, hem sizin hem de dinleyicileriniz için...
Nick Mason ve otomobiller... Hızlı ve havalı otomobiller her daim Nick Mason adıyla birlikte anıldı. Şimdilerde otomobillerle, yarışlarla aranız nasıl, bir yarışçı ve de aynı zamanda bir koleksiyoncu olarak?
Siz de yarış pilotu olarak meşhurlar meşhuru Le Mans’ta bizzat yarışmıştınız zamanında. Kendinizi hafife almasanız mı... (Nick Mason 1979’dan 1984’e kadar 5 kez katıldı)
Seviyorum! Genel olarak seviyorum. Sahnede müzik yapmayı seviyorum. Grubumla seyahat etmeyi seviyorum. Hepsi hem iyi arkadaşlarım, hem de kalbur üstü müzisyenler. Üç sene evvel çıktığımız turne enfes bir deneyimdi. Bu turnenin de gidişatı aynı yönde. Bu da beni çok mutlu bir çocuk...
Yani çok mutlu bir ihtiyar yapacak.
Çok da farklı değil. Pink Floyd’un ilk beş senesini andırıyor desem yeridir. Tabii kendi adımı taşıyan bir grup söz konusu olunca, iş yükü de benim omuzlarıma yükleniyor.
Grubun en yaşlı üyesi olmanın getirdiği avantajlar da var; üzerime titreniyor. Daha küçük ölçekli konserlerin en belirgin farkı sizi dinlemeye gelenlerle gerçekten bağlar kurabilmeniz. Evet, tabii ki binlerce insana stadyumlarda çalmak müthiş heyecan verici. Fakat konserinize bilet almış herkesi ‘mevzuya dahil’ etmek bu işin gerçek hedefiyse, bu yüzlerin seçilemediği geniş bir karaltı yerine küçük mekanlarda çalmak her müzisyeni memnun eder. Bu 20 tırla taşınan muhteşem sahne şovlarından vazgeçmek demek olsa da.
Konsept, gitaristimiz Lee Harris’in eseri. Bana sorarsanız da bizim için tıkır tıkır işleyen bir tercih. Zira, ve öncelikle, grubun ilk albümlerinden şarkılar çalarak piyasadaki tribute gruplarla herhangi bir rekabete girmekten kurtuluyoruz. Aynı zamanda Roger ve David’in konserlerinden de farklı bir yerden gidiyoruz. Daha az bilinen şarkılardan oluştuğu için setimiz, mesela David’in bastığı her notayı birebir taklit etmek zorunda kalmadan, istediğimiz gibi yorumlayabiliyoruz bu şarkıları.
Beni de hâlâ heyecanlandıran bir dönemden şarkılar bunlar. Hayrete şayan bir şekilde çeşitlilik arz ediyorlar. Psychedelic olarak tanımlanan “Interstellar Overdrive” gibi bir şarkımız yanında, melodik, orkestrasyon ihtiva eden “Atom Heart Mother” var. Hemen akabinde doğrudan rock’n’roll sularında akan “The Nile Song” var. Gel de Sevme!
Ana hatlarını hatırlıyor insan. Fakat detaylar sıklıkla tahayyül edebileceğinizden daha karmaşık geliyor. Şanslıyım ki grubum tam bir uzman detaylar üzerinde çalışma konusunda. Zorlu kompozisyonların üstesinden gelmekte çok iyiler. “Vegetable Man” gibi daha evvel sahnede hiç çalınmamış Pink Floyd şarkılarında bile!
Aslına bakarsanız bir bütün olarak, başlangıcından itibaren harikulade bir yolculuk oldu Pink Floyd. Demin konuştuğumuz gibi küçük kalabalıklara çalmak çok keyifli. Ama 90 bin insana çalmanın fevkalâde hislerini yadsımak da aptalca olur. Tüm o insana uçsuz bucaksız gelen sahne şovları. Evet, tahmin ettiğiniz gibi havai fişekleri özlüyorum! Ama grubuma da isim olan “Saucerful of Secrets” (1968) albümümüzün Pink Floyd’un ilerleyen zamanlarında açığa çıkacak pek çok fikri, öğeyi barındırdığını düşünüyorum.
Hep bahsediyorum bundan, evet, tam bir deja vu. Özellikle de Nick Mason’s Saucerful of Secrets adıyla ilk kez sahneye çıktığımız Half Moon Pub’ı (Putney, Londra) unutamıyorum. Bana tamamen 1967’nin başlarında Syd, Roger ve Rick ile çıktığımız o ilk konserleri anımsattı. Heyecanım yüzümden okunuyordu.
Tabii ki hâlâ çok seviyorum. Her ne kadar yarış günlerim muhtemelen geride kalmış olsa da.
Bir büyük şansım eşimin ve iki kızımın da yarışlarla alakadar olması. Kızlarımdan Holly müthiş yarış pilotu Marino Franchitti ile evli. Anlayacağınız otomobillerim hak ettikleri kullanımı fazlasıyla tadıyorlar. Ben de ‘büyük patron’ rolümü memnuniyetle oynuyorum.
Le Mans benim için tam bir zirve noktasıydı. Otomobil yarışlarında geldiğim yerin ispatıydı. Her anından keyif aldım. Bir rock grubundan, yani herkesin kendi üstüne düşeni yerine getirip bir bütünü oluşturduğu bir ortamdan sonra, tamamen tek başınıza olduğunuz bir deneyimdi Le Mans. Müzisyenler arasında olmak beni çok mutlu ediyor ama Derek Bell ya da Tom Kristensen gibi yarışçıların dostane yaklaşımlarıyla karşılaşmak bugün bile tüylerimi diken diken eden şeylerden.
Tarihi Roma kalıntıları arasında çektiğiniz 1972 tarihli “Live at Pompeii” hayranlarınız gözünde çok özel bir performans ve kayıt. Neredeyse mitolojik boyutlarda. Siz nasıl anımsıyorsunuz?
Yönetmen Adrian Marbin’den çıkma müthiş parlak bir fikirdi. Keşke, birkaç sene sonrasında bir kez de “Dark Side of the Moon” için orada ya da benzer bir yerde, yine öyle bir performans kaydedebilseydik. O günlerin şartlarıyla, mesela ellerde birer akıllı telefon olmadan, görsel ve işitsel materyali kayıt altına aldığımız daha çok belgemiz olsun isterdim.
Yorumlar