Bir kurtarıcı olarak Taylor Swift


Müzik endüstrisi albüm satışları açısından kötü bir seneyi daha arkasında bırakırken tam anlamıyla son anda yetişti Taylor Swift’in beşinci albümü ‘1989'. Modern zamanların country müziğinin pop ile izdivacının en sevilen ‘Amerikan Güzeli’ Swift’in yeni albümünün ticari başarısıyla sektöre, o klişe tabirle söyleyelim, hayat öpücüğü verdi.





Amerikan müzik endüstrisi Taylor Swift’le iftahar ediyor. Her geçen yılla birlikte daha da hızlı ve sert düşüşler yaşıyor fiziksel ve dijital müzik satışları. Bu yıl da işler plakların sevindirici ama büyük resimde henüz küçük bir alan kaplayan yükselişine rağmen pek iyi gitmiyordu. Ta ki Ekim ayının son günleri piyasaya çıkan Taylor Swift albümü ‘1989’ boyundan büyük bir paraşüt açıp bu ‘download’ hızındaki inişi bir nebze de olsa yavaşlatana dek.

En son 2002’de Eminem’in ‘The Eminem Show’la yakaladığı 1.3 milyonluk ilk hafta satışına bu kadar yaklaşan başka kimse olmamıştı. Çok satan, yıldızı çok parlayan, Youtube’da izlenme sayısı sayaçlarını bozan tüm o popüler isimleri düşündünüz bu satırları okurken. Evet, hiçbiri son 12 yılda böyle yüksek bir rakam yakalamamıştı. Kaldı ki ‘1989’un çeşitli promosyonlar aracılığıyla belli bir fiyatın altına satılan kopyaları bu hesaba dahil değil.

Amerika’nın pek sevgili evladı bir kez daha üzerine düşeni fazlasıyla yerine getirdi. Rahatlıkla bir Süpermen (daha doğrusu Swift vakasında bir Supergirl demek daha doğru olacak) edasıyla pelerinini arkasında dalgalandırarak, huzur yayıcı bakışlarla, mutlu yarınlara bakabilir.

Mezuniyet balosunun kraliçesi

Bu bahsettiklerimiz tabii ki bir sürpriz değil. Çocukluğundan itibaren böylesi bir yıldız mertebesine uygun şekilde yetiştirilen, böyle zorlu bir parkura sıkı antrenmanlarla hazırlanmış birinden bahsediyoruz. Henüz 12 yaşındayken, gitarda birkaç akor basmayı öğrenir öğrenmez ilk şarkısını besteleyen bir ‘Amerikan güzeli’ mevzubahis. Geleceği düşünülerek ailesiyle birlikte 14 yaşındayken country müzik başkenti Nashville’e taşınması uygun görülüyor.

İlk albümü kendi adını taşıyordu ve 2006’da piyasaya çıktı. Modern country’nin, yani yalnız bir kovboy’un söylediği o western filmlerden aşina olduğumuz şarkıların, farklı müzik türleri ve günün trendleriyle daha iç içe geçmiş haliyle pazarlandığı türün 16 yaşında gencecik bir yıldızı olarak kaşla göz arası hızında kabul gördü.

Görmemesi imkansıza da yakındı aslına bakarsanız; fiziksel özellikleri, ışıltısı, sesi... Okulun en güzel kızıydı, okulun en havalı çocuğuyla (futbol takımının kaptanı mesela) mezuniyet balosuna gitmeli ve o gecenin kraliçesi seçilmeliydi. Akranlarının aksine, o kasabada takılıp kalmamalıydı da, yetenekleri doğrultusunda, albenisinin de yardımıyla hayalleri süsleyecek bir hayata sahip olmalıydı. Başarı onun kaderinde vardı. Yoksa, aksi takdirde, Amerika’nın üzerine kurulduğu değerlerin bir kısmına olan inanç sekteye uğrayabilirdi.


Alkışlar Taylor’a

Neyse ki bir aksilik olmadı, yükselişine devam etti 2008’deki ikinci albümü ‘Fearless’ (korkusuz) ile. Tom Petty’nin ‘American Girl’ünü (şaşırtıcı bir seçim mi?) yorumladı, uzun bir turneye çıktı, bir diğer genç yıldız Miley Cyrus’un Hannah Montana karakteri için çekilen filmin şarkılarından söyledi. Ama en az bunlar kadar, hatta daha çok konuşulan şey ertesi yıl ‘Fearless’ın meyvelerini ödül şeklinde toplamak üzere bulunduğu MTV’nin töreninde yaşandı. Kanye West bir anda sahneye çıkıp Taylor’a verilen ödülü Beyoncé’nin hak ettiğini söyleyiverdi. Bu üzücü ve şaşkınlık verici olaydan vakur bir hamleyle kazançlı çıktı. tüm dünya önünde mağdur edilmişti, ama müziğine de bayıldığı Kanye West’e karşı hiçbir kızgınlık içerisinde değildi. Bir ‘American Girl’den de tam bu beklenirdi işte. Alkışları topladı, güzelce cebine koydu.

Gönül defterinden her sayfa bir şarkı

Üçüncü albüm ‘Speak Now’ 2010’da geldi. Artık Rolling Stone gibi müzik dergileri tarafından bir kadın sanatçı tarafından yapılmış tüm zamanların en iyi albümleri listelerine dahil ediliyordu. Öte yandan kuşağının genç kadınlarının aşka, kalp kırıklıklarına dair dertlerine ortak olan şarkı sözleriyle de göze çarpıyordu. Kendi ilişkilerinden ilhamla yazılmış şarkılar söylüyordu. Mutluluğunu da kızgınlığını da bu şarkılarla cümle aleme duyurmaktan pek çekinmiyordu.

Kendi ilişkileri de öyle pek kapalı kapılar ardında değildi. Birkaç yıl öncesinin popüler grubu The Jonas Brothers’ın Joe’su onu 27 saniyelik bir telefon konuşmasıyla terkedince, Swift şarkılarında derhal yer buldu kendisine. Alacakaranlık serisinin ‘kurt’ aktörü Taylor Lautner’e bir özürü haketmişti bir başka Swift şarkısı aracılığıyla. Bir başka müzisyen, John Mayer ise biraz daha şanslıydı. Mayer’e bir şarkısında direkt adıyla (‘Dear John’) hitap ediyordu. Amerikan siyasi tarihinin belki de en talihsiz ailesi Kennedylerden Connor Kennedy’ye de gönlünü kaptırmıştı bir dönem. O da nasibini aldı tabii, şarkının adıysa ‘Begin Again’di. One Direction’dan Harry Styles ve Jake Gyllenhaal’ın da bu listede olduğunu not düşüp bu gönül defteri bahsini kapatalım.

Taylor Swift’in beşinci stüdyo kaydı ‘1989’ iyi bir pop albümü. Ne eksik, ne fazla. Her şeyiyle itinayla ölçülüp biçilmiş bir şarkılar toplamı. Tam da bu yüzden albüme dair öncelikle satış rakamını, sektör kurtarıcılığını konuşmak öne çıkıyor. Normal şartlarda yan ürün olarak görülebilecek konular, işin ölçeği ve iddiası tıpkı Swift’inkinde olduğu gibi devasa ebatlarda olunca ana eksene giriyor. Müziğin dönüştüğüne tanıklık ederken, biz de kaptırıp gidiyoruz. Ama silkinip kendimize gelmekte fayda var. Önce şu albüme bir kulak kabartalım, gerisine bilahare bakarız.



Yorumlar

Popüler Yayınlar