Gemi su alıyor, kaptan yalan söylüyor, "I'm Your Man" sonsuza dek yaşıyor


1988’de ne yaptığınızı hatırlayıp hatırlamadığınızı sorarak başlamak vardı aklında bu satırların. Amaç, yazıya girerken okuyucu da bahsi geçen zaman dilimine dair biraz düşünsün, bir şeyler anımsayarak küçük bir bağ kursun. Fakat bu soruyu pas geçtik. Pas geçerken de sormuş kadar olduk bir yandan. Ortada bir soru var mı, yok mu konusunu muallakta bırakıp devam edelim. 1988’in Leonard Cohen’ine gelelim. 35 sene evvelin Cohen’ine.

35 sene evvelin Cohen’i giydiği takımlarla kendine 80’ler ceket kesimlerini yakıştırmayı bilmiş, Miami Vice dizisinde konuk oyuncu olarak TV’de görünmüş bir Cohen. 1984’te yaptığı “Various Positions” albümüyle 80’lerin prodüksiyon estetiklerine, o aklımıza pop şarkılarıyla yer etmiş tınısına yakınlaşmış. Yakınlaşmış ama kendi mesafesini de korumuş bir Cohen. “Dance Me to the End of Love” ile “Hallelujah”ı söylemiş. Biri hayranlarının favorisi, diğeri Jeff Buckley’in favorisi olacak.

Henüz Jeff Buckley versiyonu yok ortada. 22 yaşında Buckley 1988’de. “Grace”in çıkmasına 6 sene var. Buckley’in her notası ayrı güzel albümü “Grace” çıktığında Leonard Cohen budist bir rahip olmak üzere Mt. Baldy Zen Merkezi’ne kapanacak tası tarağı toplayıp.

tişört üstü ceketi, güneş gözlükleri, elinde muzu ile
bir aşk cinayetini çözmek üzere olan TV dedektifleri gibi kapakta Cohen

2 Şubat 1988’de “I’m Your Man” piyasaya çıktığında Rolling Stone dergisi albüme 5 üzerinden 5 yıldız vermiş. Albümün Cohen’in minimalist akustik gitar ve vokal zamanlarından epey uzak, Phil Spector’la çalıştığı günlerden daha da uzak prodüksiyonu iş görmüş belli ki.

Synthesizer ağırlıklı şarkılar, bugün aslında epey arkaik gelen bir yapıya sahip. Fakat ne hikmetse o şarkılarda, o şarkı sözleriyle, ve tabii o Cohen sesiyle herhangi bir akranı albümden çok daha zamansız tınlıyorlar hâlâ. Buna Cohen’in büyüsüyle açıklamak mümkün.

O kelimeleri tane tane zikredişi, arkada olan biteni ikinci plana atıyor çoğu zaman. Önce Manhattan’ı alıyor, sonra Berlin’i. Sonra size geliyor sıra. Sizi de havada kapıyor. Sonra da tipik bir Cohen kahkahası atıyor. “Babalar günü, ve herkesin bir yarası var” diyor.

Leonard Cohen ve Jennifer Warnes

“I’m Your Man”, bir Cohen albümü olduğu kadar, bir Jennifer Warnes albümü aynı zamanda. Warnes’in albüm boyu sesiyle Cohen şarkılarını bir iki adım daha ileri götürme görevini yerine getirişine tanıklık ediyoruz. 1972’de turnede Cohen’e vokalist olarak katılmasıyla başlayan uzun bir dostluk onlarınki.

Bu dostluk Jennifer Warnes’a Cohen şarkıları söylediği “Famous Blue Raincoat” (1986) gibi bir albüm de hediye etmiş. 1988’in Cohen’inde yanından ayırmadığı Jennifer Warnes, Dirty Dancing’in şarkısı “(I've Had) The Time of My Life" ile bir büyük hit şarkı da yakalamış vaziyette. Bu da “I’m Your Man”in lehine işliyor.


Herkes bilir ki savaş bitti, iyiler kaybetti tesptini ortaya koyarak albümü açan “Everybody Knows”, eğer bir boksör istersen senin için ringe çıkarım, eğer çocuğuna baba istersen ya da sadece kumsalda biraz daha yürümek, adamın benim diyen “I’m Your Man”, Lorca şiirinden Cohen’leştirilmiş zamane valsi “Take This Waltz”, Nick Cave’in favorisi “Tower of Song”... Her biri kendi hayran kitlelerini yaratan şarkıları olur albümün. “Jazz Police”, “I Can’t Forget” gibileriyse biraz gölgede kalır. Fakat albümün akışında hiç sırıtmazlar.

“I’m Your Man” 35’lik bir delikanlı oluyor şimdilerde. Yaş aldığının farkında, vücudunun eskisi kadar ‘yıkılmaz’ olmadığının emarelerini hisseden, kalbi mevzulardan asla vazgeçmeyen, görkemli kaybeden, kaybederken kazanan bir 35’lik. Gemi su alıyor, kaptan yalan söylüyor fakat biliyorsunuz ki “I’m Your Man” gibi bir albüm sonsuza dek yaşıyor.

 

Yorumlar

Popüler Yayınlar